Taklit Markaya, Korsan Ürüne Hapis Cezası
6 Aralık 2017
Franchise (Franchising)
1 Mart 2019

Markanın Kullanılmaması Nedeniyle Açılan Hükümsüzlük Davalarında Süre Sorunu

Markanın kullanılmaması nedeniyle açılan Marka Hükümsüzlük davaları, eski 556 Sayılı Markalar Hakkı’ndaki KHK.’nın 14. maddesine dayalı olarak 42/I-c Maddesi uyarınca düzenlenmiştir. Buna göre 14 üncü maddeye aykırılık teşkil eden yani bir markanın, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde, haklı bir neden olmadan kullanılmayan veya kullanımına beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilen markanın hükümsüzlüğüne karar verilecektir.

Ancak ilgili madde Anayasa Mahkemesi(AYM)’nin 14.12.2016 tarih, 2016/148E. ve 2016/189K. Sayılı kararıyla ve Anayasa’ya aykırılık nedeniyle iptal edilmiştir. Böylece eski KHK’nın birçok maddesi gibi bu madde de temel bir hakkın kanun hükmünde kararname ile düzenlenemeyeceği gerekçesi ile hükümsüz kılınmıştır. Ancak AYM’ nin verdiği karar ile markanın kullanılması zorunluluğu ortadan kalkmışken bu defa da bahse konu hükümsüzlüğün yürürlüğe girdiği tarih olan 06.01.2017 Tarihinden 4 gün sonra yani 10.01.2017 Tarihinde yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu(SMK)’nun 9. maddesi ile tescilli markanın kullanılma zorunluluğu yeniden düzenlenmiş ve markanın kullanılmaması da m. 26 hükmünde öngörülen iptal hâllerinden sayılmıştır.

Hal böyle iken AYM kararı ile SMK hükmünün yürürlük tarihleri arasındaki 4 gün, Sınai Mülkiyet Hukuku alanında yeni bir belirsizliğe yol açacakken kanuni düzenlemenin geriye yürümesi de söz konusu olmadığından bu düzenlemelerin, 10.01.2017 Tarihinden önce açılan ve derdest(devam etmekte) olan birçok davada vuku bulacak uyuşmazlıkları giderme olasılığı da olmayacaktır.

Bu durumda ise ortaya çıkacak kargaşanın giderilmesi açısından çözüm yolları aramak gereği meydana gelmektedir. Herkes tarafından da takdir edilecektir ki marka hukukunun temelinde markanın kullanılması esası yer almaktadır. Ayrıca tescilli markanın kullanılması zorunluluğu, ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi m. 5/C ve Fikir Mülkiyeti Haklarının Ticari Niteliklerine İlişkin Anlaşma (TRIPS) m. 19’da düzenlenmektedir.

Netice itibariyle de 10.01.2017 tarihine dek açılan tüm davaların reddi tehlikesi ve bu durumun da marka hukukunun temelleri ile bağdaşmayacak olması, mevzuatımızda açık düzenleme bulunmasa da bunun kullanma zorunluluğunun yokluğu değil de kanuni bir boşluğun bulunduğu neticesinde değerlendirilmesi bahsi geçen tehlikelerden doğacak olumsuzlukların önlenmesi açısından oldukça önemli sayılacaktır. Bu nedenle de uluslararası antlaşmaların doğrudan etkisi olamasa da, olumsuzlukların engellenebilmesi saikiyle, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanun’nun 1. maddesi kapsamında, yargıçların, kanuni bir boşluğun varlığını kabul ederek ve bu boşluğu da uluslararası antlaşmaların kullanma zorunluluğunu düzenleyen hükümleri uyarınca gidererek yani hukuk yaratarak, derdest olan davalar açısından, belli bir süre kesintisiz olarak kullanılmayan tescilli markaların sicilden silinmesine karar vermesi yerinde olacağı kanaatindeyiz.

Son olarak her ne kadar yakın zamanlarda sonuçlanan davalar açısından, mahkemeler hükümsüzlük/iptal davalarının reddi yönünde hükümler tesis etse de bu durumun yüksek mahkemeler(İstinaf/Temyiz Mahkemeleri) nezdinde çözüme ulaştırılacağı ve yukarıdaki görüşümüz yönünde kararlar verileceği düşüncesindeyiz.

Av. Eşref BORÇA